18 Ocak,2025

İş Kazası Tazminatı Nasıl Alınır

shape
İş Kazası Tazminatı Nasıl Alınır

İş kazası tazminatı konusunda detaylı bilgiye mi ihtiyacınız var? Bu makale, iş kazası tazminatı davalarında geçerli olan yasal düzenlemeler, zamanaşımı süresi, tazminat türleri, sorumluluklar ve Yargıtay kararları hakkında kapsamlı bir rehber sunuyor. İş kazası nedeniyle uğradığınız zarara ilişkin haklarınızı öğrenin.

İş Kazası Tazminatı Davalarının Genel Bakışı

İş kazası tazminatı davaları, çalışma hayatının en önemli hukuki süreçlerinden biridir. Bu davalar, işyerinde veya iş nedeniyle meydana gelen kazalar sonucunda işçinin veya yakınlarının uğradığı zararların tazmin edilmesini amaçlar. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 13. maddesi, iş kazasının kapsamını ve hangi durumların iş kazası sayılacağını açıkça belirtmektedir.

Kanuna göre iş kazası sayılan durumlar şunlardır:

  • İşyerinde meydana gelen her türlü bedensel ve ruhsal zarar
  • Görevli işçinin işyeri dışında yaşadığı kazalar
  • İşveren tarafından sağlanan araçla işe gidiş-geliş sırasında yaşanan kazalar
  • Emziren kadın işçilerin çocuklarını emzirmek için ayrılan zamanlarda yaşadıkları kazalar

İş kazası tazminatı davalarında zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu süre, kazanın meydana geldiği tarihten itibaren başlar. Ancak, ceza davası zamanaşımı süresinin daha uzun olduğu durumlarda, ceza zamanaşımı süresi uygulanır. Örneğin, taksirle yaralama veya ölüme neden olma suçlarında bu süre daha uzun olabilir.

Yetkili mahkeme konusunda, iş kazası tazminat davaları İş Mahkemeleri'nde görülür. Davacılar, davalının yerleşim yeri mahkemesinde, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde veya kendi yerleşim yerlerindeki iş mahkemelerinde dava açabilirler. Bu seçimlik yetki, davacılara kolaylık sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Tazminat davalarında sorumluluk bakımından asıl işveren ve alt işveren (taşeron) birlikte sorumlu tutulabilir. Bu sorumluluk "müteselsil sorumluluk" olarak adlandırılır ve davacı, zararının tamamını dilediği işverenden talep edebilir. İç ilişkide ise işverenler arasında kusur oranlarına göre bir paylaşım yapılır.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), iş kazası tazminat davalarında önemli bir role sahiptir. İşveren, meydana gelen iş kazasını üç iş günü içinde SGK'ya bildirmekle yükümlüdür. Bu bildirim, hem işçinin sosyal güvenlik haklarından yararlanabilmesi hem de tazminat davası açılabilmesi için önemlidir. SGK'nın yapacağı ödemeler, daha sonra tazminattan mahsup edilir.

İş kazası tazminatı davalarında, kazanın niteliği ve sonuçları önemlidir. Geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik veya ölüm gibi sonuçlara göre tazminat türleri ve miktarları değişiklik gösterir. Maluliyet oranının belirlenmesi, gelir kaybının hesaplanması ve kusur oranlarının tespiti gibi teknik konular, uzman bilirkişiler tarafından değerlendirilir.

Tazminat miktarının belirlenmesinde, işçinin yaşı, gelir durumu, maluliyet oranı, kusur oranları ve olay tarihindeki ekonomik veriler dikkate alınır. Ayrıca, işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alıp almadığı da değerlendirmeye alınır. Bu faktörler, hem maddi hem de manevi tazminat miktarının belirlenmesinde etkili olur.

İş Kazası Tazminatında İstenebilecek Zararlar

İş kazası sonucunda çalışanlar veya yakınları, uğradıkları zararların karşılanması için çeşitli tazminat taleplerinde bulunabilirler. Bu tazminatlar, kazanın niteliğine ve ortaya çıkan zarara göre farklılık gösterir. Türk Borçlar Kanunu ve İş Kanunu çerçevesinde talep edilebilecek zararları detaylı olarak inceleyeceğiz.

Manevi Tazminat

İş kazası sonucu ağır yaralanma veya ölüm durumlarında, çalışanın kendisi veya yakınları manevi tazminat talep edebilir. Manevi tazminat, kişinin çektiği acı, elem ve ızdırabın bir nebze olsun hafifletilmesi amacıyla ödenir. Bu tazminatın miktarı belirlenirken, kazanın ağırlığı, tarafların ekonomik durumu ve kusur oranları göz önünde bulundurulur.

Geçici ve Sürekli İş Göremezlik Tazminatı

İş kazası nedeniyle çalışamaz duruma gelen işçi, geçici veya sürekli iş göremezlik tazminatı talep edebilir. Geçici iş göremezlik, tedavi sürecinde çalışılamayan dönem için ödenir. Sürekli iş göremezlik ise, kazanın kalıcı etkileri nedeniyle oluşan mesleki kayıpları kapsar. Bu tazminatın hesaplanmasında:

  • İşçinin yaşı
  • Mesleki nitelikleri
  • Çalışma gücü kaybı oranı
  • Kalan çalışma süresi
  • Mevcut ücreti

gibi faktörler dikkate alınır.

Tedavi Giderleri

İş kazası geçiren çalışanın tüm tedavi masrafları tazminat kapsamındadır. Bu giderler:

  • Hastane masrafları
  • İlaç giderleri
  • Ameliyat ücretleri
  • Fizik tedavi masrafları
  • Protez giderleri
  • Rehabilitasyon hizmetleri

gibi sağlık harcamalarını içerir. SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri de işverenden talep edilebilir.

Ekonomik Gelecek Kaybı

İş kazası sonucu oluşan kalıcı sakatlık durumunda, çalışanın gelecekte elde edebileceği muhtemel kazançların kaybı da tazminat kapsamındadır. Bu kayıp hesaplanırken:

  • Mesleki kariyer beklentisi
  • Sektördeki ücret artışları
  • Terfi imkanları
  • Emeklilik yaşına kadar olan süre
  • Enflasyon oranları

gibi faktörler göz önünde bulundurulur.

Cenaze Giderleri ve Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

İş kazası sonucu ölüm durumunda, ölen işçinin yakınları cenaze masrafları ve destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilir. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen işçinin bakmakla yükümlü olduğu kişilere ödenir. Bu kişiler:

  • Çocuklar
  • Anne-baba
  • Kardeşler (belirli şartlar altında)

olabilir. Tazminat miktarı hesaplanırken, ölen işçinin muhtemel çalışma süresi ve gelir durumu dikkate alınır.

Tüm bu tazminat kalemleri, iş kazasının niteliğine ve ortaya çıkan zarara göre tek tek veya birlikte talep edilebilir. Tazminat miktarları belirlenirken, işverenin kusur oranı, kazanın meydana geliş şekli ve işçinin kendi kusurunun bulunup bulunmadığı gibi faktörler de değerlendirilir. Her durumda, tazminat taleplerinin yasal süreler içinde yapılması ve uygun delillerle desteklenmesi önem taşır.

İş Kazası Tespiti Davası ve Sorumluluklar

İş kazası tespiti davası, işyerinde meydana gelen kazanın yasal olarak iş kazası kapsamında değerlendirilmesi için açılan hukuki sürecin başlangıcıdır. Bu süreçte en kritik nokta, işverenin SGK'ya bildirim yükümlülüğüdür. İşveren, iş kazasını öğrendiği tarihten itibaren 3 iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirmekle yükümlüdür. Bu bildirimin yapılmaması durumunda işveren hakkında idari para cezası uygulanır ve çalışanın hakları risk altına girebilir.

İş kazası tespitinde önemli bir diğer husus, maluliyet oranının kesinleşmesidir. Maluliyet oranı, iş kazası sonucu ortaya çıkan kalıcı iş göremezlik durumunun yüzdesel ifadesidir. Bu oran, tazminat miktarının belirlenmesinde temel faktörlerden biridir. Maluliyet oranının tespiti için sağlık kuruluşlarından alınan raporlar büyük önem taşır. Ancak bu süreçte sıklıkla karşılaşılan sorunlardan biri, çelişkili bilirkişi raporlarıdır.

Çelişkili bilirkişi raporları söz konusu olduğunda, mahkeme ek rapor talep edebilir veya Adli Tıp Kurumu'ndan görüş isteyebilir. Bu raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi, adil bir tazminat miktarının belirlenmesi için kritik öneme sahiptir. Yargıtay kararları da bu konuda hassasiyet göstermekte ve çelişkili raporların mutlaka giderilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Kusur oranlarının belirlenmesi, iş kazası tazminat davalarında bir diğer önemli aşamadır. İş kazasının meydana gelmesinde işveren ve işçinin kusur oranları, uzman bilirkişiler tarafından belirlenir. Bu oranlar:

  • İşverenin iş güvenliği önlemlerini alma düzeyi
  • İşçinin güvenlik kurallarına uyma durumu
  • İş kazasının meydana geldiği koşullar
  • İşyerinin genel güvenlik durumu

gibi faktörler göz önünde bulundurularak tespit edilir.

İş kazası davalarında müteselsil sorumluluk ilkesi de önemli bir hukuki kavramdır. Bu ilke, asıl işveren ile alt işveren (taşeron) arasındaki sorumluluk paylaşımını düzenler. Asıl işveren ve alt işveren, iş kazası nedeniyle ortaya çıkan zararlardan birlikte sorumludur. Bu durumda zarar gören işçi, zararının tamamını asıl işverenden veya alt işverenden talep edebilir.

İş kazası tespit davası sürecinde, işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma yükümlülüğünü ne ölçüde yerine getirdiği de incelenir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında işveren, işyerinde gerekli tüm güvenlik önlemlerini almak, risk değerlendirmesi yapmak ve çalışanları bu konuda eğitmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi, işverenin kusur oranını artıran bir faktör olarak değerlendirilir.

Tazminat miktarının belirlenmesinde, maluliyet oranı ile birlikte işçinin yaşı, mesleki kariyeri, gelir durumu ve kazanın meydana geldiği koşullar gibi faktörler de göz önünde bulundurulur. Mahkemeler, tüm bu faktörleri değerlendirerek hakkaniyete uygun bir tazminat miktarı belirlemeye çalışır.

Yargıtay Kararlarının Rolü ve Önemli Noktalar

İş kazası tazminat davalarında Yargıtay kararları, hem mahkemelere hem de hak sahiplerine yol gösterici nitelik taşımaktadır. Bu kararlar, benzer davalarda emsal teşkil ederek hukuki süreçlerin daha sağlıklı yürütülmesini sağlar.

Sürekli İş Göremezlik ve Maluliyet Tespiti konusunda Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 2016/14867 sayılı kararı önemli bir içtihat oluşturmaktadır. Bu karara göre, iş kazası sonucu oluşan sürekli iş göremezlik oranlarındaki çelişkilerin giderilmesi ve maluliyet oranının kesinleştirilmesi zorunludur. Mahkemeler, çelişkili raporlar arasındaki farklılıkları gidermeden karar veremez. Özellikle SGK tarafından belirlenen maluliyet oranına itiraz edilmesi durumunda, Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması gerekebilir.

Asıl İşveren ve Alt İşveren İlişkisi hakkında Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 2016/14224 sayılı kararı, sorumluluk paylaşımına açıklık getirmektedir. Bu kararda, asıl işverenin işyerinde bir bölümünü üstlenen alt işverenle kurulan ilişkide, müteselsil sorumluluğun nasıl uygulanacağı detaylı şekilde açıklanmıştır. İş kazası tazminatında her iki işverenin de sorumlu tutulabileceği, ancak bunun için alt işverenin gerçekten bağımsız bir işveren niteliği taşıması gerektiği vurgulanmıştır.

Beklenmedik Durumların İş Kazası Sayılması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2004/527 sayılı kararı emsal niteliğindedir. Bu kararda, işyerinde meydana gelen kalp krizi gibi ani gelişen sağlık sorunlarının hangi şartlarda iş kazası sayılacağı açıklanmıştır. Karara göre, olay işyerinde ve iş nedeniyle meydana gelmişse, beklenmedik sağlık sorunları da iş kazası kapsamında değerlendirilmelidir.

Kusur Raporlarının Önemi hakkında Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 2020/6526 sayılı kararı dikkat çekicidir. Bu kararda, iş kazalarında kusur raporlarının nasıl düzenlenmesi gerektiği ve hangi kriterlerin dikkate alınacağı belirtilmiştir. Özellikle 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında işverenin aldığı önlemler, işçiye verilen eğitimler ve iş güvenliği tedbirlerinin kusur oranının belirlenmesindeki rolü vurgulanmıştır.

İş kazası tazminat davalarında Yargıtay kararları, tazminat miktarının belirlenmesinde de önemli rol oynar. Bu kararlarda, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak kriterler, maddi tazminat hesaplama yöntemleri ve zamanaşımı sürelerinin nasıl uygulanacağı gibi konulara açıklık getirilmiştir.

İş kazası tazminatı davalarında başarılı bir sonuç elde edilmesi için, yukarıda bahsedilen Yargıtay kararlarının ışığında hareket edilmesi büyük önem taşır. Bu kararlar, iş kazası mağdurlarının haklarının korunması, işverenlerin sorumluluklarının belirlenmesi ve adil bir tazminat miktarının hesaplanması konularında yol gösterici niteliktedir. Özellikle maluliyet oranının kesinleştirilmesi, kusur dağılımının belirlenmesi ve tazminat miktarının hesaplanması aşamalarında, ilgili Yargıtay kararlarının dikkate alınması, davaların daha sağlıklı sonuçlanmasını sağlayacaktır.

0 yorum

Yorum Bırak