Kamulaştırma sürecinde mal sahiplerinin haklarını korumak ve kamulaştırma bedelinin adil bir şekilde belirlenmesini sağlamak için, ilgili kanunlar ve yargı kararları kapsamında detaylı bir araştırma yapılması önemlidir.
Kamulaştırma Kararına İtiraz Davaları
Mülkiyet hakkı, Anayasa'nın 35. maddesi kapsamında anayasal güvence altına alınmış temel haklardan biridir. Kamulaştırma işlemlerine karşı mal sahiplerinin başvurabileceği çeşitli hukuki yollar bulunmaktadır. Bu davalar, kamulaştırma işleminin hukuka uygunluğunun denetlenmesi ve mal sahiplerinin haklarının korunması açısından büyük önem taşır.
İptal Davaları
Kamulaştırma kararının iptali için açılan davalar, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu çerçevesinde değerlendirilir. İptal davalarının temel gerekçeleri arasında kamulaştırma bedelinin ödenmemesi, kamulaştırma işleminin dayanağının hukuka aykırı olması ve kamulaştırma şartları oluşmadan acele kamulaştırma yapılması gibi durumlar yer alır. Örneğin, Yargıtay'ın 2016/6838 Esas, 2020/12717 Karar sayılı içtihadında, imar planlarının hukuka aykırılığının kamulaştırma kararının iptaline neden olabileceği vurgulanmıştır.
Maddi Düzeltim Davaları
Kamulaştırma bedelinin yanlış hesaplanması durumunda açılan maddi düzeltim davaları, mülk sahiplerinin en sık başvurduğu hukuki yollardan biridir. Bu davalarda, taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yapılır. Yakın zamanda Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341/2 maddesi, belirli bir değerin altındaki kamulaştırma bedellerine itiraz edilememesi yönündeki sınırlamayı ortadan kaldırmıştır.
Geri Alım Davaları
Kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılmaması durumunda, eski malikler geri alım davası açabilir. Bu hakkın kullanılabilmesi için:
- Kamulaştırma amacının ortadan kalkması
- Kamulaştırma bedeli ve faizinin ödenmesi
- Yasal süre içinde talepte bulunulması
şartlarının bir arada gerçekleşmesi gerekir. Yargıtay'ın 2016/4966 Esas, 2017/1869 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, özellikle riskli alan ilanının iptali gibi durumlarda, acele kamulaştırma kararlarının da iptali söz konusu olabilmektedir.
Artan Kısım Kamulaştırılması Davaları
Kamulaştırmadan arta kalan taşınmaz parçalarının ekonomik olarak kullanılamaz hale gelmesi durumunda, mal sahipleri artan kısmın da kamulaştırılmasını talep edebilir. Bu davalar, mülk sahiplerinin mağduriyetini önlemek ve taşınmazın bütünlüğünü korumak amacıyla açılır. Artan kısım kamulaştırılması davalarında:
- Taşınmazın kullanılamaz hale geldiğinin ispatı
- Ekonomik değer kaybının belirlenmesi
- Kamulaştırma amacına uygunluk
gibi kriterler göz önünde bulundurulur. Bu tür davalarda, taşınmazın konumu, büyüklüğü ve kullanım amacı gibi faktörler önemli rol oynar.
Kamulaştırma kararlarına karşı açılacak davaların süreleri ve usulleri, ilgili mevzuatta açıkça belirtilmiştir. İptal davaları için genellikle 30 günlük dava açma süresi öngörülmüşken, bedel artırımı davaları için farklı süreler söz konusu olabilir. Her durumda, hak kayıplarının önlenmesi için yasal sürelere dikkat edilmesi ve gerekli hukuki yardımın alınması önem taşımaktadır.
Görevli ve Yetkili Mahkemeler
Kamulaştırma davalarında görevli ve yetkili mahkemelerin belirlenmesi, davanın türüne ve kamulaştırma kararını veren idari makama göre değişiklik göstermektedir. Bu konuda yargı yolunun doğru belirlenmesi, hak kayıplarının önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Cumhurbaşkanlığı kararlarına ilişkin kamulaştırma davalarında, görevli yargı mercii Danıştay'dır. Cumhurbaşkanı tarafından alınan kamulaştırma kararlarına karşı açılacak iptal davaları, idari yargı kolunun en yüksek mahkemesi olan Danıştay'da görülür. Bu davalar, kamulaştırma işleminin hukuka uygunluğunun denetlenmesini sağlar ve idari yargılama usulüne tabidir.
İdare Mahkemeleri, Cumhurbaşkanlığı kararları dışındaki idari makamlar tarafından alınan kamulaştırma kararlarına ilişkin davalarda görevlidir. Örneğin, belediyeler, il özel idareleri veya diğer kamu kurumları tarafından alınan kamulaştırma kararlarına karşı açılacak davalar, taşınmazın bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde görülür. Bu mahkemelerin yetkisi, coğrafi alan bakımından belirlenmiştir ve taşınmazın bulunduğu yer esas alınır.
Asliye Hukuk Mahkemeleri, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davaları gibi özel hukuk uyuşmazlıklarında görevlidir. Bu mahkemeler, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca açılan bedel tespit davalarını görür. Ayrıca, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları da Asliye Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girer.
Yetkili mahkemenin belirlenmesinde, taşınmazın bulunduğu yer temel kriter olarak kabul edilmiştir. Bu kural, hem idari yargıda hem de adli yargıda açılacak davalar için geçerlidir. Örneğin, bir taşınmazın kamulaştırma bedeline itiraz davası, o taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmalıdır.
Kamulaştırma işlemlerinde yetki ve görev konusunun özel olarak düzenlenmesinin nedeni, kamu yararı ile bireysel mülkiyet hakkı arasındaki dengenin korunması ihtiyacıdır. İdari yargının denetimi, kamulaştırma işleminin hukuka uygunluğunu sağlarken, adli yargının denetimi ise malikin maddi haklarının korunmasını güvence altına alır.
Görev ve yetki kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemeler bu hususları re'sen (kendiliğinden) gözetmek zorundadır. Taraflar da davanın her aşamasında görev ve yetki itirazında bulunabilirler. Yanlış mahkemede açılan davalar, görev veya yetki yönünden reddedilir ve dava dosyası görevli ve yetkili mahkemeye gönderilir.
Dava Açma Süreleri ve Yürütmenin Durdurulması
Kamulaştırma işlemlerine karşı hukuki yollara başvurma sürecinde, mülk sahiplerinin haklarını korumak için belirli yasal süreler ve prosedürler öngörülmüştür. Bu süreçte en kritik nokta, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasına ilişkin tebligat tarihinden itibaren başlayan 30 günlük dava açma süresidir. Bu süre, hak düşürücü nitelikte olup, sürenin geçirilmesi halinde dava açma hakkı ortadan kalkmaktadır.
Kamulaştırma işlemlerine karşı açılacak davalarda, idari yargı mercilerinde dava açılması tek başına yeterli olmayabilir. İdarenin kamulaştırma işleminin uygulanmasını durdurmak için, dava dilekçesi ile birlikte yürütmenin durdurulması talebinde bulunulması önem taşımaktadır. Yürütmenin durdurulması talebi, kamulaştırma işleminin uygulanmasının telafisi güç veya imkânsız zararlar doğurabileceği durumlarda özellikle önem kazanmaktadır.
Yürütmenin durdurulması talebinin değerlendirilmesinde mahkemeler, aşağıdaki kriterleri göz önünde bulundurur:
- İşlemin açıkça hukuka aykırı olması
- Telafisi güç veya imkânsız zararların doğma ihtimali
- Kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki denge
- İşlemin uygulanmasının doğuracağı sonuçlar
Kamulaştırma bedeline itiraz davalarında, yürütmenin durdurulması talebi ile birlikte bekletici mesele kurumu da önemli bir rol oynamaktadır. Bedel tespiti davası devam ederken, idari yargıda açılan iptal davası bekletici mesele yapılabilir. Bu durumda, idari yargıdaki davanın sonucu beklenecek ve kamulaştırma bedeli davası bu karara göre şekillenecektir.
Dava açma süreleri ve yürütmenin durdurulması taleplerinin değerlendirilmesinde, mahkemelerin yaklaşımı oldukça önemlidir. İdari yargı mercileri, özellikle kamulaştırma gibi temel hakları ilgilendiren konularda, hem kamu yararını hem de bireysel hakları dengeli bir şekilde gözetmektedir. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması taleplerinin gerekçelendirilmesi ve delillendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Kamulaştırma işlemlerine karşı açılacak davalarda, sürelere uymanın yanı sıra, dava dilekçesinin içeriği ve ekleri de kritik öneme sahiptir. Özellikle yürütmenin durdurulması talebinin gerekçelendirilmesi, telafisi güç zararların somut olarak ortaya konulması ve hukuka aykırılık iddialarının açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, kamulaştırma işleminin dayanağı olan belgelerin, bilirkişi raporlarının ve diğer delillerin dava dosyasına sunulması önem taşımaktadır.
Yargılama sürecinde, mahkemeler tarafından belirlenen bilirkişi heyetlerinin incelemeleri ve raporları da sürecin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bilirkişi raporlarına itiraz süreleri ve usulleri de ayrıca dikkat edilmesi gereken hususlardır. Bu süreçte, tarafların bilirkişi raporlarına karşı itiraz ve beyan haklarını zamanında ve usulüne uygun şekilde kullanmaları gerekmektedir.
Acele Kamulaştırma
Kanun Dayanağı
Acele kamulaştırma, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesi kapsamında düzenlenen özel bir kamulaştırma yöntemidir. Bu yöntem, olağan kamulaştırma sürecinden farklı olarak, idarenin taşınmaza daha hızlı bir şekilde el koymasına imkan tanımaktadır. Anayasal dayanağını, mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilmesi ilkesinden alan bu uygulama, özellikle acil durumlarda ve kamu yararının gerektirdiği hallerde başvurulan bir yoldur.
Uygulama Koşulları
Acele kamulaştırmanın uygulanabilmesi için belirli koşulların varlığı gerekmektedir. Öncelikle, 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu kapsamında yurt savunması ihtiyacının bulunması halinde bu yönteme başvurulabilir. Bunun yanı sıra, Cumhurbaşkanı kararı veya özel kanunlarla öngörülen hallerde de acele kamulaştırma yapılabilmektedir. 11 Şubat 2017 tarihinden önce Bakanlar Kurulu tarafından alınan bu kararlar, artık Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile alınmaktadır. Yerel yönetimlerin acele kamulaştırma talepleri için İçişleri Bakanlığı'na başvurmaları ve Cumhurbaşkanı kararı almaları gerekmektedir.
Süreç ve Bedel
Acele kamulaştırma sürecinde, normal kamulaştırmadan farklı olarak hızlandırılmış bir prosedür izlenmektedir. Mahkeme, en fazla 7 gün içinde bilirkişi heyeti marifetiyle taşınmazın değerini belirler. Bu değer, Kamulaştırma Kanunu'nun 10. ve 15. maddeleri çerçevesinde tespit edilir. Belirlenen bedel, idare tarafından malik adına bankaya yatırılır ve taşınmaza el konulur.
Süreç şu şekilde ilerler:
- Malik ile idare arasında öncelikle uzlaşma görüşmeleri yapılır
- Anlaşma sağlanamaması halinde mahkemece dava açılır
- Taşınmaz, malik tarafından en geç 45 gün içinde tapu üzerinden idareye devredilir
- Nihai bedel, olağan kamulaştırma işlemleriyle belirlenir
İtiraz
Acele kamulaştırma kararlarına karşı hukuki yollara başvurma imkanı mevcuttur. Kamulaştırma kararına itiraz, 30 günlük süre içinde Danıştay'da açılacak iptal davası ile yapılabilir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup, sürenin geçirilmesi halinde iptal davası açma hakkı ortadan kalkar. Bedele itiraz ise acele kamulaştırma aşamasında mümkün değildir; ancak kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmasından sonra bedel artırım davası açılabilir.
Acele kamulaştırma uygulamasında, idarenin takdir yetkisi yargı denetimine tabidir. Danıştay kararları, aceleliğin ve kamu yararının somut olarak gösterilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Özellikle acelelik kavramının somut ve ölçülebilir olmadığı durumlarda, idarenin bu yetkiyi kullanması titizlikle incelenmektedir.
Kamulaştırma hukukunda önemli bir yer tutan acele kamulaştırma kurumu, mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki hassas dengenin korunması açısından özel önem taşımaktadır. Normal kamulaştırma sürecinden farklı olarak hızlandırılmış bir prosedür öngören bu kurum, ancak kanunda belirtilen sınırlı hallerde ve şartların varlığı halinde uygulanabilmektedir. Bu bağlamda, hem idarenin takdir yetkisinin sınırları hem de malik haklarının korunması, yargı organlarının denetimiyle güvence altına alınmaktadır.
0 yorum