
Terditli davalarda yargılama harç ve giderlerinin karmaşıklığı mı sizi endişelendiriyor? Bu makalede, HMK ve Yargıtay kararları doğrultusunda, harçların hesaplanması, vekalet ücreti ve gider avansı gibi tüm detayları öğrenin. Adalete erişiminizi kolaylaştıracak pratik bilgiler ve çözüm önerileri burada!
Terditli Dava Kavramı ve Hüküm
Terditli dava, Türk hukuk sisteminde özel bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır. HMK md. 111 uyarınca terditli dava, davacının aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kurarak ileri sürdüğü dava türüdür. Bu dava türünde, davacı taleplerini öncelik sırasına göre düzenler ve mahkemeden öncelikle asli talebinin incelenmesini ister.
Terditli davanın geçerli olabilmesi için bazı temel şartların sağlanması gerekmektedir. HMK md. 166/4 uyarınca, talepler arasında mutlaka hukuki veya ekonomik bir bağlantı bulunmalıdır. Bu bağlantı, taleplerin:
- Aynı veya benzer hukuki sebeplerden doğması
- Benzer ekonomik amaçlara hizmet etmesi
- Birbirleri üzerinde etki doğurabilecek nitelikte olması
şekillerinde ortaya çıkabilir.
Terditli davada hüküm kurulması özel bir usule tabidir. HMK md. 112/2 gereğince mahkeme, öncelikle asli talebi incelemek zorundadır. Bu konuda Yargıtay'ın yerleşik içtihatları bulunmaktadır. Nitekim Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 2015/22871 E., 2017/11869 K. sayılı kararında, asli talep hakkında hüküm kurulmadan feri talep hakkında karar verilmesinin bozma nedeni olduğu açıkça belirtilmiştir.
Mahkemenin asli talebi incelemesi sonucunda üç farklı durum ortaya çıkabilir:
Asli Talebin Kabulü: Bu durumda feri talep hakkında karar verilmez. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi'nin 2015/3180 E., 2018/2506 K. sayılı kararı uyarınca, asli talep kabul edildiğinde feri talep hakkında karar verilmesi bozma nedenidir.
Asli Talebin Esastan Reddi: Mahkeme, asli talebi esastan reddettiğinde feri talebi incelemeye başlar. Tahkikat aşamasında her iki talebe ilişkin deliller birlikte toplanmış olduğundan, feri talep hakkında hızlı bir karar verilebilir.
Asli Talebin Usulden Reddi: Bu durumda mahkeme, davacıya feri talep hakkında karar verilmesini isteyip istemediğini sormalıdır. Davacının talebi doğrultusunda feri talep incelenebilir veya dava sonlandırılabilir.
Terditli davada feri talebin derdestliği, asli talebin kesin olarak reddedilmesi şartına bağlıdır. Bu özellik, terditli davayı diğer dava türlerinden ayıran önemli bir unsurdur. Mahkeme, asli ve feri taleplere ilişkin delilleri birlikte toplar, ancak değerlendirmeyi sırasıyla yapar. Bu sayede usul ekonomisi ilkesi gözetilmiş olur ve yargılamanın gereksiz yere uzaması önlenir.
Yargılama Harç ve Giderlerinden Sorumluluk
Terditli davalarda yargılama harç ve giderlerinden sorumluluk konusu, davanın niteliği gereği özel bir önem taşımaktadır. HMK md. 323'te sayılan yargılama giderleri; başvuru, karar ve ilam harçları, dava nedeniyle yapılan tebligat ve posta giderleri, dosya ve sair evrak giderleri, keşif giderleri, tanık ve bilirkişi giderleri ile vekalet ücretlerini kapsamaktadır.
Terditli davalarda yargılama giderlerinden sorumluluğun belirlenmesinde temel ilke, HMK md. 326/1 hükmüdür. Bu maddeye göre, yargılama giderleri aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. Ancak terditli davalarda asli ve feri taleplerin varlığı, bu genel kuralın uygulanmasında bazı özellikler ortaya çıkarmaktadır.
Asli talebin kabulü halinde, davalının feri taleplere ilişkin yapılan masraflardan sorumlu tutulması hakkaniyete aykırı olacaktır. Çünkü feri talep hiç incelenmemiş ve bu talebe ilişkin yapılan masraflar gereksiz hale gelmiştir. Bu durumda, feri talebe ilişkin masrafların davacı üzerinde bırakılması daha uygun olacaktır.
Asli talebin reddi ve feri talebin kabulü halinde ise, harç ve giderlerin paylaştırılması özel bir önem kazanır. Bu durumda:
- Asli talebe ilişkin masraflar davacı üzerinde bırakılmalı
- Feri talebe ilişkin masraflar davalıya yükletilmeli
- Ortak masraflar ise oransal olarak paylaştırılmalıdır
Yargıtay 8. HD'nin 2018/12122 E., 2018/20052 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, terditli davada tek hüküm kurulacağı için haksız çıkan taraf aleyhine tek vekalet ücretine hükmedilmelidir. Bu içtihat, terditli davanın tek bir dava olduğu ve taleplerin birbirinin alternatifi olduğu gerçeğine dayanmaktadır.
Her iki talebin de reddi halinde, tüm yargılama harç ve giderleri davacıya yükletilir. Bu durum, davanın tamamen reddi anlamına geldiğinden, genel hükümlere göre çözümlenir ve davalı lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilir.
Yargılama giderlerinin hesaplanmasında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, gider avansının nasıl değerlendirileceğidir. Başlangıçta yatırılan gider avansının, davanın sonucuna göre taraflar arasında paylaştırılması veya haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Harçların hesaplanmasında ise, asli talebin değeri esas alınmalı, ancak bu talebin reddi halinde feri talebe göre yeniden değerlendirme yapılmalıdır.
Uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlardan biri, kısmi kabul halinde yargılama giderlerinin nasıl paylaştırılacağıdır. Bu durumda, kabul ve ret oranlarına göre nispi bir paylaştırma yapılması, hakkaniyete en uygun çözüm olacaktır. Ancak terditli davalarda bu hesaplamanın nasıl yapılacağına dair kanuni bir düzenleme bulunmaması, uygulamada farklı yaklaşımların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Harçların Hesaplanması ve Gider Avansı
Terditli davalarda harçların hesaplanması ve gider avansının belirlenmesi, uygulamada en çok karşılaşılan sorunların başında gelmektedir. Bu konuda HMK veya Harçlar Kanunu'nda açık bir düzenleme bulunmaması, farklı uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Gider avansı, HMK m. 120 uyarınca davacının dava açarken yatırmak zorunda olduğu ve HMK m. 115/1,g'de dava şartı olarak düzenlenen bir yargılama gideridir. Terditli davalarda gider avansının nasıl hesaplanacağı konusunda iki farklı yaklaşım bulunmaktadır:
- Asli talebin değerine göre hesaplama
- Her iki talebin toplam değerine göre hesaplama
Uygulamada tercih edilen yöntem, gider avansının asli talebe göre hesaplanması ve asli talebin reddi halinde yardımcı talep için eksik kalan kısmın tamamlattırılmasıdır. Bu yaklaşım, hem davacının gereksiz masraf yapmasını önlemekte hem de mahkemenin işleyişini kolaylaştırmaktadır.
Harçların hesaplanmasında ise üç farklı durum söz konusu olabilir:
Her iki talep nispi harca tabi ise: Başlangıçta asli talebin değeri üzerinden harç hesaplanır. Asli talebin reddi ve yardımcı talebin incelenmesi durumunda, Harçlar Kanunu m. 30 uyarınca harç yeniden hesaplanır. Yardımcı talebin değeri daha yüksekse eksik harç tamamlattırılır, daha düşükse fazla alınan harç iade edilir.
Her iki talep maktu harca tabi ise: Bu durumda herhangi bir sorun yaşanmaz, başlangıçta alınan maktu harç yeterlidir.
Taleplerden biri maktu, diğeri nispi harca tabi ise: Asli talep nispi, yardımcı talep maktu harça tabi ise, asli talebin reddi halinde fazla alınan harç iade edilir. Tersi durumda, yani asli talep maktu, yardımcı talep nispi harca tabi ise, asli talebin reddi halinde yardımcı talep için nispi harç hesaplanarak eksik kısım tamamlattırılır.
Gider avansının kapsamına şu kalemler girer:
- Tebligat ve posta giderleri
- Keşif giderleri
- Tanık ve bilirkişi ücretleri
- Resmi kurumlardan alınacak belgeler için yapılacak harcamalar
- Diğer zorunlu giderler
Gider avansının yatırılmaması veya eksik yatırılması durumunda, mahkeme davacıya bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde gider avansı tamamlanmazsa dava usulden reddedilir. Ancak terditli davalarda asli talebin reddi halinde yardımcı talep için ek gider avansı istenebilir ve bu durumda yeni bir süre verilmesi gerekir.
Harçların ve gider avansının doğru hesaplanması, hem davacının gereksiz masraf yapmasını önler hem de yargılamanın sağlıklı şekilde yürütülmesini sağlar. Bu nedenle, terditli davalarda harç ve gider avansı hesaplaması yapılırken, öncelikle asli talebin niteliği ve değeri dikkate alınmalı, gerektiğinde yardımcı talep için ek hesaplama yapılmalıdır.
Vekalet Ücreti ve Sorumluluk Esasları
Terditli davalarda vekalet ücreti ve sorumluluk esasları, uygulamada sıkça tartışılan konuların başında gelmektedir. Bu dava türünün kendine özgü yapısı, vekalet ücretinin belirlenmesi ve sorumluluğun paylaştırılması konularında özel değerlendirmeler yapılmasını gerektirmektedir.
Terditli davalarda vekalet ücreti, davanın niteliği gereği tek bir hukuki ilişkiye dayanmaktadır. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2014/15352 E., 2014/17508 K. sayılı kararında açıkça belirtildiği üzere, terditli taleplerin bağımsız ve ayrı talepler olmadığı, bu nedenle tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu yaklaşım, terditli davanın özünde tek bir hukuki koruma amacına hizmet ettiği gerçeğine dayanmaktadır.
Vekalet ücretinin hesaplanmasında asli ve feri taleplerin durumu önem taşımaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2016/21587 E., 2016/15987 K. sayılı kararı uyarınca, terditli davada kademeli talebin kabulü halinde davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir. Ancak bu durum, iki ayrı vekalet ücretine hükmedileceği anlamına gelmemektedir.
Sorumluluk esasları bakımından, asli talebin kabulü veya reddi halleri farklı sonuçlar doğurmaktadır:
- Asli talebin kabulü halinde, davalı sadece bu talebe ilişkin vekalet ücretinden sorumlu tutulmalıdır.
- Asli talebin reddi ve feri talebin kabulü durumunda, vekalet ücreti feri talep üzerinden hesaplanmalıdır.
- Her iki talebin reddi halinde, davalı lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmelidir.
Hukuk Genel Kurulu'nun 2003/2-351 E., 2003/343 K. sayılı kararında belirtildiği gibi, tescil talebinin mümkün olmaması halinde değere hükmedilmesi durumunda, değerin açıklattırılması ve buna göre vekalet ücretinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu ilke, terditli davalarda vekalet ücretinin hesaplanmasında da göz önünde bulundurulmalıdır.
Vekalet ücretinin belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken hususlar:
- Davanın konusu ve niteliği
- Hükmedilen miktar
- Tarafların haklılık oranları
- Yargılamanın süresi ve karmaşıklığı
Terditli davalarda yargılama harç ve giderlerinin hesaplanması ve sorumluluğun belirlenmesi konusundaki belirsizlikler, vekalet ücreti açısından da benzer sorunlar yaratmaktadır. Bu nedenle, kanun koyucunun terditli davalara özgü açık düzenlemeler yapması, uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi açısından önem taşımaktadır. Mevcut durumda, Yargıtay içtihatları doğrultusunda tek vekalet ücretine hükmedilmesi ve bunun hesaplanmasında kabul edilen talebin esas alınması, en uygun çözüm olarak görünmektedir.
0 yorum