Trafik kazalarında veya iş kazalarında oluşan geçici iş göremezlik tazminatının, sigorta şirketlerinin sorumluluğuyla ilgili detaylı bir analiz bu makalede yer alıyor. Kanunlar, yargıtay kararları ile sigorta şirketlerinin yükümlülükleri konusunda aydınlatıcı bilgiler sunulmaktadır.
Geçici İş Göremezlik Tazminatı ve Sigorta Sorumluluğu
Geçici iş göremezlik tazminatı, trafik kazaları sonrasında ortaya çıkan önemli hukuki konulardan biridir. Türk Borçlar Kanunu'nun 54. maddesi, bu tazminatı bedensel zararlar kapsamında değerlendirerek "kazanç kaybı" olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlama, tazminatın hukuki niteliğini belirlemede önemli bir referans noktası oluşturmaktadır.
2016 yılında yapılan düzenlemelerle birlikte, trafik kazalarında sigorta şirketlerinin sorumluluk alanı tartışmalı hale gelmiştir. Karayolları Trafik Kanunu'nun 98. maddesi, trafik kazalarında sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağını açıkça belirtmektedir. Ancak bu düzenleme, geçici iş göremezlik tazminatının kapsamı konusunda farklı yorumlara yol açmıştır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları (KZMMSGŞ) ile getirilen değişiklikler, sigorta şirketlerinin sorumluluk alanını yeniden şekillendirmeye çalışmıştır. Bu değişiklikler kapsamında, sağlık giderleri teminatı sigorta şirketlerinin sorumluluğundan çıkarılarak SGK'nın sorumluluğuna bırakılmıştır. Ancak bu düzenleme, geçici iş göremezlik tazminatının niteliği konusunda hukuki tartışmaları beraberinde getirmiştir.
Yargıtay'ın bu konudaki yaklaşımı oldukça nettir. Yüksek mahkeme kararlarında, geçici iş göremezlik tazminatının sağlık hizmet bedeli kapsamında değerlendirilemeyeceği açıkça vurgulanmaktadır. Bu kararlarda, sigorta şirketlerinin sorumluluktan kurtulamayacağı ve tazminat ödemekle yükümlü oldukları belirtilmektedir.
İtiraz Hakem Heyeti kararları da Yargıtay'ın bu yaklaşımını destekler niteliktedir. Heyet, KZMMSGŞ'nin ilgili düzenlemelerinin kanuna aykırı olduğunu ve sigorta şirketlerinin sorumluluğunu ortadan kaldıramayacağını vurgulamaktadır. Bu kararlar, geçici iş göremezlik tazminatının hukuki niteliğini ve sigorta şirketlerinin sorumluluğunu netleştirmektedir.
Uygulamada ortaya çıkan sorunların temelinde, KZMMSGŞ ile getirilen düzenlemelerin Karayolları Trafik Kanunu'nun ruhuna ve lafzına aykırılık teşkil etmesi yatmaktadır. Kanun koyucunun amacı, trafik kazalarında mağdurların haklarının korunması ve zararlarının tam olarak karşılanmasıdır. Bu nedenle, genel şartlarla getirilen sınırlamaların, kanunun temel amacıyla bağdaşmadığı açıktır.
Sigorta şirketleri, KZMMSGŞ'yi dayanak göstererek sorumluluktan kurtulmaya çalışsalar da, yargı organları bu yaklaşımı kabul etmemektedir. Çünkü geçici iş göremezlik tazminatı, doğrudan kazanç kaybına ilişkin bir zarar olup, sağlık hizmet bedellerinden farklı bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle, sigorta şirketlerinin bu tazminatı ödeme yükümlülüğü devam etmektedir.
İş Kazası Tazminatında Etkili Faktörler
İş kazası tazminatının hesaplanması, birçok parametrenin bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte, kazaya uğrayan işçinin kişisel durumu, kazanın niteliği ve ortaya çıkan zararın boyutu gibi çeşitli faktörler rol oynar.
Hesaplama Parametreleri
İş kazası tazminatının belirlenmesinde en temel faktörlerden biri işçinin yaşıdır. Yaş faktörü, özellikle bakiye ömür hesaplamasında ve gelecekteki muhtemel kazanç kaybının belirlenmesinde kritik rol oynar. Genç yaştaki bir işçinin iş kazasına uğraması durumunda, çalışma hayatının daha uzun bir bölümünü etkileyeceğinden, tazminat miktarı da buna göre şekillenir.
Brüt maaş, tazminat hesaplamasının temel taşlarından biridir. İşçinin kazadan önceki son aylık kazancı, fazla mesai ücretleri, ikramiyeler ve diğer düzenli ödemeler brüt maaş kapsamında değerlendirilir. Bu noktada, işçinin gelecekte elde edebileceği muhtemel gelir artışları da göz önünde bulundurulur.
Maluliyet oranı, iş kazası sonucu ortaya çıkan bedensel ve ruhsal zararların, işçinin çalışma gücünü ne ölçüde etkilediğini gösteren önemli bir parametredir. Bu oran, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun belirlediği kriterler doğrultusunda, sağlık kuruluşları tarafından tespit edilir. Maluliyet oranı arttıkça, tazminat miktarı da doğru orantılı olarak artış gösterir.
Tazminat Türleri
İş kazalarında kusur oranı, tazminat miktarının belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Kusur oranı, kazanın meydana gelmesinde işçi ve işverenin sorumluluğunu belirler. İşverenin iş güvenliği önlemlerini almadığı durumlarda kusur oranı işveren aleyhine artarken, işçinin güvenlik kurallarına uymaması durumunda işçi aleyhine artabilir. Bu oran, bilirkişi raporları ve mahkeme değerlendirmeleri sonucunda kesinleşir.
Manevi tazminat, iş kazasının işçi üzerinde yarattığı psikolojik ve fiziksel etkilerin karşılığı olarak belirlenir. Bu tazminat türü, diğer parametrelerden farklı olarak matematiksel bir formüle dayanmaz. Mahkemeler, kazanın ağırlığı, işçinin yaşı, eğitim durumu, sosyal ve ekonomik koşulları gibi faktörleri değerlendirerek manevi tazminat miktarını takdir eder.
Tazminat hesaplamasında dikkate alınan diğer önemli faktörler şunlardır:
- İşçinin eğitim durumu ve mesleki nitelikleri
- Kazanın meydana geldiği koşullar
- İşyerinin tehlike sınıfı
- İşçinin bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısı
- Tedavi sürecinde yapılan masraflar
- İş göremezlik süresince oluşan kazanç kayıpları
Tüm bu parametreler, her vaka özelinde ayrı ayrı değerlendirilir ve tazminat miktarı bu değerlendirmeler sonucunda belirlenir. İş kazası tazminatının adil bir şekilde hesaplanması, hem işçinin uğradığı zararın karşılanması hem de iş güvenliği konusunda caydırıcılığın sağlanması açısından büyük önem taşır.
Yargıtay Kararlarının Önemi
İş göremezlik tazminatı davalarında Yargıtay kararları, hem hukuki içtihat oluşturması hem de benzer davalarda emsal teşkil etmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle tazminat miktarlarının belirlenmesi ve hesaplanması konusunda Yargıtay'ın yaklaşımı, mahkemelere yol gösterici nitelik taşır.
Yargıtay'ın manevi tazminat konusundaki yaklaşımı, özellikle 21. Hukuk Dairesi'nin kararlarında net bir şekilde görülmektedir. Örneğin, 2015/12864 sayılı kararda, belirlenen manevi tazminat miktarının düşük olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Buna karşılık, 2015/3011 sayılı başka bir kararda ise manevi tazminat miktarının fazla bulunması nedeniyle bozma kararı verilmiştir. Bu kararlar, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde denge unsurunun önemini vurgulamaktadır.
İş göremezlik oranının tespiti konusunda, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 28.06.1976 tarihli, 1976/6-4 sayılı kararı temel bir içtihat niteliğindedir. Bu karara göre, iş göremezlik oranının kesin tespiti için Adli Tıp Kurumu incelemesi gereklidir. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun belirlediği maluliyet oranları, diğer kurumlar için bağlayıcı değildir ve itiraz halinde Adli Tıp Kurumu'nun değerlendirmesi esas alınmalıdır.
Maddi tazminat hesaplamalarında TRH-2010 tablosunun kullanılması, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları arasındadır. Bu tablo, kişinin yaşam beklentisi ve diğer demografik faktörleri dikkate alarak tazminat hesaplamasında standart bir yaklaşım sağlar. Yargıtay, bu tablonun kullanılmadığı hesaplamaları eksik inceleme gerekçesiyle bozmaktadır.
SGK tazminatlarında önemli bir husus, peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesidir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, sigortalıya ödenen gelirin peşin sermaye değeri, hesaplanan tazminattan mahsup edilmelidir. Bu yaklaşım, mükerrer ödemenin önlenmesi ve hakkaniyetin sağlanması açısından önemlidir.
Yargıtay'ın iş göremezlik tazminatı davalarındaki bir diğer önemli yaklaşımı, gerçek ücretin esas alınması gerektiğidir. Ücretin tespitinde sadece işyeri kayıtlarıyla yetinilmemesi, mesleğin özellikleri, kıdem durumu ve varsa toplu iş sözleşmelerinin de dikkate alınması gerektiği vurgulanmaktadır.
Çelişkili raporlar söz konusu olduğunda, Yargıtay'ın yaklaşımı Adli Tıp 2. Üst Kurulu'na başvurulması yönündedir. Bu yaklaşım, özellikle maluliyet oranının tespitinde yaşanan uyuşmazlıkların çözümünde belirleyici rol oynamaktadır.
Tüm bu içtihatlar, iş göremezlik tazminatı davalarında adil ve hakkaniyete uygun kararların verilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Yargıtay'ın bu konudaki tutarlı yaklaşımı, hem alt mahkemelere yol göstermekte hem de benzer davalarda içtihat birliğinin sağlanmasına katkıda bulunmaktadır.
İlgili Kanunlar ve Yasalar
İş kazaları ve trafik kazalarında geçici iş göremezlik tazminatı konusunda temel yasal düzenlemeler, birden fazla kanun ve yönetmelik çerçevesinde şekillenmektedir. Bu düzenlemelerin başında 4857 sayılı İş Kanunu gelmektedir. Bu kanun, iş kazaları ve tazminatlar konusunda temel yasal çerçeveyi oluşturur ve işçi-işveren ilişkilerini düzenler. İş kazası durumunda işverenin sorumlulukları, işçinin hakları ve tazminat talepleri bu kanun kapsamında değerlendirilir.
1475 sayılı İş Kanunu, her ne kadar büyük ölçüde yürürlükten kaldırılmış olsa da, kıdem tazminatı gibi bazı önemli konularda halen geçerliliğini korumaktadır. Özellikle iş kazaları sonucu oluşan maluliyet durumlarında kıdem tazminatı hakları bu kanun çerçevesinde belirlenir. Kanunun 14. maddesi, kıdem tazminatının hesaplanması ve ödenmesi konusunda detaylı düzenlemeler içerir.
İş kazası tazminatlarının hesaplanmasında kullanılan 2010 TRH (Türkiye Hayat Tablosu), aktüeryal hesaplamalarda standart bir ölçü olarak kabul edilmektedir. Bu tablo, tazminat hesaplamalarında yaşam beklentisi, ekonomik kayıp ve diğer faktörlerin değerlendirilmesinde önemli bir referans kaynağıdır. Mahkemeler ve bilirkişiler, bu tabloyu kullanarak maddi tazminat miktarlarını belirlerler.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, özellikle grev ve lokavt durumlarında geçici işçi çalıştırılmasına ilişkin önemli düzenlemeler içerir. Bu kanun, işyerinde grev ve lokavt uygulaması sırasında geçici iş ilişkisinin nasıl kurulacağını ve hangi durumlarda geçici işçi çalıştırılabileceğini belirler. Kanunun 65. maddesi, bu konuda detaylı hükümler içermektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun HMK 353/1-b.1 maddesi, iş kazası tazminatı davalarında istinaf sürecini düzenler. Bu madde, Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf başvurularını değerlendirme kriterlerini belirler. İstinaf mahkemelerinin, ilk derece mahkemesi kararlarını hukuki ve maddi açıdan inceleme yetkisi bu madde kapsamında düzenlenmektedir.
Tüm bu yasal düzenlemeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, iş kazası ve trafik kazası sonucu oluşan geçici iş göremezlik tazminatlarının kapsamlı bir yasal çerçeve içinde ele alındığı görülmektedir. Bu düzenlemeler, hem işçinin haklarını korumayı hem de işverenin sorumluluklarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Sigorta şirketlerinin sorumlulukları, SGK'nın rolü ve tazminat hesaplama yöntemleri, bu yasal çerçeve içinde net bir şekilde tanımlanmıştır. Mahkemeler, bu kanunları yorumlarken Yargıtay içtihatlarını da göz önünde bulundurarak, adil ve hakkaniyete uygun kararlar vermeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak, iş kazası ve trafik kazası tazminatları konusunda Türk hukuk sistemi, birbirini tamamlayan ve destekleyen bir dizi yasal düzenleme içermektedir. Bu düzenlemeler, kazaya uğrayan kişilerin haklarının korunması, adil tazminat miktarlarının belirlenmesi ve uyuşmazlıkların çözümü için gerekli yasal zemini oluşturmaktadır. Özellikle geçici iş göremezlik tazminatı konusunda, sigorta şirketlerinin sorumluluğu ve SGK'nın rolü, bu yasal çerçeve içinde açıkça belirlenmiş durumdadır.
0 yorum