Marka taklitlerine karşı haklarınızı öğrenin! Başkasına ait bir markanın taklidi veya benzerinin kullanılması durumunda neler yapabileceğinizi bu makaleden öğrenebilirsiniz. İlgili yasal düzenlemeler, açılabilecek davalar, olası cezalar ve yargı kararlarına ilişkin bilgilerle bilinçlenin.
Marka Hakkına Tecavüz ve Yasal Koruma
Marka hakkının korunması, Türk hukuk sisteminde kapsamlı bir yasal çerçeve ile düzenlenmiştir. Bu koruma, öncelikle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile sağlanmaktadır. SMK, daha önce yürürlükte olan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) yerini alarak, marka haklarının korunması konusunda daha modern ve kapsamlı bir düzenleme getirmiştir.
Marka hakkına tecavüz halleri, SMK'nın 29. maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, marka sahibinin izni olmaksızın markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek derecede benzerinin kullanılması, marka hakkına tecavüz oluşturur. Özellikle, aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılan işaretlerin tüketicide karışıklığa yol açma ihtimali varsa, bu durum açıkça tecavüz olarak değerlendirilir.
SMK'nın 30. maddesi, marka hakkına tecavüz suçları için öngörülen cezai yaptırımları düzenlemektedir. Buna göre:
- Marka hakkına kasten tecavüz edenler 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 20.000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır
- Marka koruması olduğunu belirten işareti yetkisiz kaldıranlar için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası öngörülmüştür
- Yetkisiz olarak başkasına ait marka hakkı üzerinde devir, lisans veya rehin gibi tasarruflarda bulunanlar 2 yıldan 4 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar da marka haklarının korunmasında önemli bir rol oynamaktadır. TRIPs Anlaşması, Madrid Anlaşması ve Madrid Protokolü gibi uluslararası düzenlemeler, marka haklarının global ölçekte korunmasını sağlamaktadır. Bu anlaşmalar, Anayasa'nın 90. maddesi gereğince iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir.
Marka hakkının korunması kapsamında, marka sahibine tanınan haklar şunları içerir:
- Markanın izinsiz kullanımını engelleme hakkı
- Taklit ürünlerin üretimini ve ticaretini durdurma hakkı
- Gümrüklerde el koyma talep etme hakkı
- Tazminat talep etme hakkı
- İhtiyati tedbir talep etme hakkı
SMK, marka hakkı ihlallerine karşı hem hukuki hem de cezai koruma mekanizmaları öngörmüştür. Marka sahibi, tecavüzün varlığı halinde maddi ve manevi tazminat talep edebileceği gibi, tecavüz eden hakkında ceza davası açılmasını da sağlayabilir. Ayrıca, marka hakkına tecavüz teşkil eden ürünlere el konulması, imha edilmesi veya marka hakkına tecavüz eden işaretlerin kaldırılması gibi tedbirlerin uygulanmasını da talep edebilir.
Marka koruması, sadece tescilli markalar için değil, bazı durumlarda tescilsiz markalar için de söz konusu olabilmektedir. Bu durumda, Türk Ticaret Kanunu'nun haksız rekabete ilişkin hükümleri devreye girmektedir. Ancak, en etkin koruma tescilli markalar için sağlanmaktadır.
Açılabilecek Davalar ve İhtiyati Tedbirler
Ceza Davaları
Marka hakkına tecavüz durumunda, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 30. maddesi kapsamında ceza davası açılabilir. Bu davalar, marka hakkının korunmasında caydırıcı bir rol oynamaktadır. Kanun, marka hakkına tecavüz suçları için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 20.000 güne kadar adli para cezası öngörmektedir. Özellikle taklit ürünlerin ticaretini yapanlar, üretenler, satışa sunanlar, ithal veya ihraç edenler bu kapsamda değerlendirilir.
Marka koruması işaretini yetkisiz olarak kaldıranlar için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası uygulanır. Ayrıca, yetkisiz olarak başkasına ait marka hakkı üzerinde devir, lisans veya rehin gibi tasarruflarda bulunanlar 2 yıldan 4 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Hukuk Davaları
Marka hakkı sahipleri, ceza davalarının yanı sıra hukuk davaları da açabilirler. Bu davalar kapsamında:
- Marka hakkına tecavüzün tespiti
- Tecavüzün durdurulması ve önlenmesi
- Taklit ürünlerin imhası
- Maddi ve manevi tazminat talepleri
- İhtiyati tedbirler
gibi talepler ileri sürülebilir.
Maddi tazminat hesaplamasında üç farklı yöntem kullanılabilir:
- Marka sahibinin tecavüz olmasaydı elde edebileceği muhtemel gelir
- Tecavüz edenin elde ettiği net kazanç
- Lisans verilseydi ödenecek lisans bedeli
Manevi tazminat ise markanın itibarının zedelenmesi, piyasadaki güvenin sarsılması gibi durumlarda talep edilebilir. Hakim, olayın özelliklerine göre manevi tazminat miktarını belirler.
İhtiyati tedbirler özellikle önem taşır. Mahkeme, dava sonuçlanmadan önce:
- Taklit ürünlerin satışının durdurulmasına
- Ürünlere el konulmasına
- Delillerin toplanması ve korunmasına
- Tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesine
yönelik kararlar verebilir.
Görevli mahkemeler konusunda, Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri birinci derecede yetkilidir. Bu mahkemelerin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Yetkili mahkeme ise davacının yerleşim yeri, tecavüz fiilinin gerçekleştiği yer veya tecavüz etkilerinin görüldüğü yerdeki mahkemedir.
Hukuk davalarında ispat yükü genellikle davacıdadır. Ancak mahkeme, marka hakkına tecavüzün varlığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırabilir. Özellikle taklit ürünlerin tespiti ve zararın hesaplanması konularında bilirkişi raporları önemli rol oynar.
Davacı, tecavüzün devamını önlemek için ihtiyati tedbir talebinde bulunabilir. Bu tedbirler, dava sonuçlanıncaya kadar geçici koruma sağlar ve genellikle:
- Taklit ürünlerin üretiminin durdurulması
- Satışa sunulmuş ürünlerin toplatılması
- Ticari belgelere el konulması
- Tecavüz teşkil eden faaliyetlerin durdurulması
şeklinde uygulanır.
Tanınmış Markaların Korunması
Tanınmış markalar, ulusal ve uluslararası ticaret hayatında özel bir korumaya sahiptir. Türk hukukunda, tanınmış marka kavramı açıkça tanımlanmamış olsa da, öğreti ve Yargıtay kararlarında kapsamlı bir çerçeve çizilmiştir. Tanınmış marka, Türkiye'de tescilli olsun veya olmasın, gerçek veya tüzel kişiye ait, kalitesi, yaygın dağıtım ağı ve reklamları nedeniyle halk tarafından bilinen, coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı gözetmeksizin aynı çevrede refleks çağrışım yaratan markadır.
TRIPS Anlaşması ve Paris Sözleşmesi, tanınmış markaların uluslararası düzeyde korunmasını sağlayan temel düzenlemelerdir. Bu anlaşmalar, tanınmış markaların benzer mal ve hizmetler için korunmasını öngörmektedir. Ancak Türk hukuku, farklı emtialar için bu korumayı kural olarak sağlamamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2010-11-695/47 sayılı kararında belirtildiği üzere, tescilli sınıfların dışında korunabilme için tanınmış marka ile tescili istenen marka arasında bir bağlantı ve tanınmış marka sahibinin zarara uğrama ihtimalinin varlığı şarttır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 6/5 maddesi, tanınmış markalara yönelik tecavüz hallerini üç temel başlıkta ele almaktadır:
- Haksız yarar sağlama
- Marka itibarına zarar verme
- Ayırt edicilik gücünü zedeleme
Tanınmış markaların koruma kapsamı, markanın tanınmışlık derecesi ve özgünlüğüne göre belirlenmektedir. Türk Patent ve Marka Kurumu, tanınmışlık düzeyini belirlerken şu kriterleri göz önünde bulundurur:
- Markanın kullanım süresi ve yaygınlığı
- Pazar payı ve ticari etki alanı
- Reklam ve tanıtım faaliyetlerinin yoğunluğu
- Marka sahibi firmanın piyasadaki konumu
- Markanın parasal değeri
SMK'nın 9. maddesi, markaların kullanılmaması durumunda hükümsüzlük yaptırımını düzenlemektedir. Buna göre, haklı bir sebep olmaksızın beş yıl içinde kullanılmayan markalar, tanınmış marka olsalar dahi iptal edilebilir. Bu düzenleme, tanınmış markaların da aktif olarak ticari hayatta var olması gerektiğini vurgulamaktadır.
Tanınmışlık statüsü sürekli bir nitelik taşımaz ve markanın bu özelliğini koruması için statükonun devamı aranır. Bu durum, tescil engeli, hükümsüzlük ve tecavüz davalarında ilgili olayın tarihi ile ilişkilendirilir. Sessiz kalma nedeniyle hükümsüzlük ise, marka sahibinin uzun süre hareketsiz kalması ve bu durumun iyiniyetli üçüncü kişilerde güven oluşturması halinde gündeme gelir.
Tanınmış markaların korunması, global ticaretin güvenliği ve tüketici haklarının korunması açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, ulusal ve uluslararası düzenlemeler, tanınmış markaların hem tescilli oldukları sınıflarda hem de belirli koşullar altında farklı sınıflarda da etkin bir şekilde korunmasını hedeflemektedir.
Yargıtay Kararları ve Örnekler
Marka hakkına tecavüz davalarında Yargıtay'ın yerleşik içtihatları, uygulamada karşılaşılan sorunların çözümünde önemli bir yol gösterici olmaktadır. Yargıtay 7. Ceza Dairesi'nin 2022/15974 sayılı kararında, marka hakkı ihlali davalarında avukatların takip yetkisine ilişkin önemli tespitler yapılmıştır. Bu kararda, vekaletnamenin özel yetkiyi içermesi gerektiği ve marka hakkı ihlali davalarında genel vekaletnamenin yeterli olmayacağı vurgulanmıştır.
Taklit ürünlere el konulması ve müsadere işlemleri konusunda Yargıtay 19. Ceza Dairesi'nin 2020/3173 sayılı kararı emsal niteliğindedir. Bu kararda, el konulan taklit ürünlerin marka sahibine teslimine karar verilmeden önce, ürünlerin üzerindeki taklit markaların kaldırılması veya imha edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Böylece hem marka sahibinin hakları korunmakta hem de taklit ürünlerin piyasaya tekrar sürülmesi engellenmektedir.
Marka taklidi davalarında bilirkişi raporları kritik öneme sahiptir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, taklit ürünün tespiti için mutlaka uzman bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi raporunda:
- Orijinal ve taklit ürün karşılaştırması
- Markaların benzerlik derecesi
- Tüketicide yanılma ihtimali
- Taklit ürünün kalitesi ve özellikleri
- Ekonomik zarar tespiti
gibi hususların detaylı olarak incelenmesi gerekmektedir.
İnternet üzerinden işlenen marka ihlalleri konusunda Yargıtay'ın yaklaşımı son yıllarda önemli ölçüde gelişmiştir. Online satış platformlarında tespit edilen taklit ürünler için delil toplama yöntemleri:
- Noter onaylı tespit tutanakları
- Platform üzerinden yapılan satın alma işlemlerinin belgelenmesi
- IP adresi ve satıcı bilgilerinin tespiti
- Sosyal medya paylaşımlarının kayıt altına alınması
- E-ticaret sitelerindeki ürün görselleri ve açıklamalarının arşivlenmesi
şeklinde standardize edilmiştir.
Yargıtay'ın haksız rekabet konusundaki kararları, özellikle tanınmış markaların korunması açısından önem taşımaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, markanın itibarından haksız yararlanma ve markaya zarar verme durumlarında, marka sahibinin farklı ürün gruplarında da koruma talep edebileceğini kabul etmektedir.
Marka hakkı ihlallerinde ispat yükü konusunda, Yargıtay'ın yaklaşımı marka sahibi lehine gelişmiştir. Özellikle internet üzerinden yapılan satışlarda, satıcının ticari defterlerini ibraz etmemesi durumunda, marka sahibinin sunduğu deliller ve bilirkişi raporları esas alınmaktadır.
Tüm bu Yargıtay kararları ve uygulamalar ışığında, marka hakkı ihlallerine karşı hukuki korumanın giderek güçlendiği ve özellikle dijital platformlarda işlenen ihlallere karşı yeni koruma mekanizmalarının geliştirildiği görülmektedir. Marka sahiplerinin haklarını korumak için gerek geleneksel yöntemlerle gerekse dijital ortamlarda işlenen ihlallere karşı etkin hukuki araçlara sahip oldukları, Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarıyla güvence altına alınmıştır. Bu gelişmeler, fikri mülkiyet haklarının korunmasında Türk hukuk sisteminin uluslararası standartlara uyum sağladığını ve marka sahiplerinin haklarını korumada etkin bir sistem oluşturduğunu göstermektedir.
0 yorum