22 Ocak,2025

Mal Rejimi Değişikliği

shape
Mal Rejimi Değişikliği

Evliliklerde mal rejimleri, eşlerin haklarını ve yükümlülüklerini belirleyen önemli bir konudur. Bu makalede, mal rejiminin değişikliklerine ilişkin yasal çerçeve ve Yargıtay kararları detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Mal rejiminin değiştirilmesi, mal ayrılığı, edinilmiş mallara katılma rejimi ve bu konularla ilgili hukuki süreçler hakkında bilgi edinmek isteyenler için faydalı olacaktır.

Evlilik Mal Rejimleri ve Türleri

Evlilik birliğinde eşlerin malvarlığı haklarını düzenleyen mal rejimleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Dördüncü Bölümünde (m.202-281) detaylı olarak ele alınmıştır. Kanun, eşlerin malvarlığı ilişkilerini düzenlerken hem tarafların özgür iradelerine saygı göstermiş hem de toplumsal düzenin korunması amacıyla belirli sınırlamalar getirmiştir.

Türk Medeni Kanunu'na göre dört temel mal rejimi bulunmaktadır:

  • Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi
  • Mal Ayrılığı Rejimi
  • Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi
  • Mal Ortaklığı Rejimi

Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, TMK m.202 uyarınca yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Bu rejim, 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren evlenen tüm çiftler için kendiliğinden uygulanmaya başlamıştır. Bu rejimde, evlilik süresince edinilen mallar üzerinde eşlerin belirli oranlarda hak sahipliği söz konusudur.

Eşler, evlenmeden önce veya evlilik sırasında noterde düzenlenecek bir sözleşme ile TMK m.203 ve 205'e dayanarak farklı bir mal rejimi seçebilirler. Bu seçim hakkı, eşlerin özgür iradelerinin bir yansıması olarak görülmektedir. Ancak seçilen rejimin geçerli olabilmesi için kanunda öngörülen şekil şartlarına uyulması zorunludur.

Mal Ayrılığı Rejiminde her eş, kendi malvarlığı üzerinde bağımsız tasarruf yetkisine sahiptir. Bu rejim, özellikle ticari hayatta aktif olan eşler tarafından tercih edilmektedir. Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi ise mal ayrılığı rejiminin daha yumuşatılmış bir versiyonu olarak değerlendirilebilir.

Mal Ortaklığı Rejimi, eşlerin malvarlıklarını büyük ölçüde birleştirdikleri bir rejimdir. Bu rejimde eşler, ortaklık malları üzerinde birlikte tasarrufta bulunurlar. Ancak uygulamada en az tercih edilen rejim olduğu görülmektedir.

2001-2011 yılları arasında edinilen malların hukuki statüsü, TMK m.201 ve 241 hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu dönemde edinilen mallar, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olup, bu malların tasfiyesi de aynı hükümlere göre gerçekleştirilir.

Mal rejimi değişikliği yapılırken, noter tarafından düzenlenecek sözleşmede eşlerin malvarlığı değerlerinin nasıl paylaşılacağı açıkça belirtilmelidir. TMK m.203 ve 205 uyarınca, noter bu konuda geniş yetkilerle donatılmıştır. Ancak yapılacak düzenlemelerin üçüncü kişilerin haklarını zedelememesi ve kamu düzenine aykırı olmaması gerekmektedir.

Eşler arasındaki mal rejimi ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için, seçilen rejimin getirdiği hak ve yükümlülüklerin iyi anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, mal rejimi seçimi yapılırken hukuki danışmanlık alınması ve seçilen rejimin eşlerin ekonomik durumlarına uygunluğunun değerlendirilmesi tavsiye edilmektedir.

Mal Rejiminin Değiştirilmesi (Olağanüstü Rejim)

Türk Medeni Kanunu'nun 206. maddesi, eşlerin mevcut mal rejiminin değiştirilmesini talep edebilecekleri durumları düzenlemektedir. Bu değişiklik talebi, özellikle mal ayrılığı rejimine geçiş için önemli bir hukuki yol sunmaktadır. Eşlerden birinin bu değişikliği talep edebilmesi için kanunda belirtilen haklı sebeplerden en az birinin varlığı gerekmektedir.

Haklı sebepler şu şekilde sıralanabilir:

  • Diğer eşin malvarlığının borca batık olması veya ortaklık payının haczedilmiş olması
  • Diğer eşin, başvuruda bulunan eşin veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması
  • Diğer eşin, gerekli rızasını haklı bir sebep olmaksızın vermemesi
  • Diğer eşin mal rejiminin yürütülmesi için gerekli bilgileri vermekten kaçınması
  • Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması

Mal rejiminin değiştirilmesi talebi, Aile Mahkemesi'ne yapılmalıdır. Yetkili mahkeme, eşlerden herhangi birinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesi'dir. Bu konuda açılacak davada, yukarıda sayılan haklı sebeplerden en az birinin varlığının somut delillerle ispatlanması gerekmektedir.

Mahkeme, yapacağı değerlendirmede haklı sebebin varlığını tespit ederse, mevcut mal rejiminin sona ermesine ve mal ayrılığı rejimine geçilmesine karar verecektir. Bu karar, mal rejiminin değiştirilmesi açısından kurucu nitelikte bir karardır ve kesinleşme tarihinden itibaren etkili olur.

Mal rejiminin değiştirilmesi kararı verildiğinde, mevcut mal rejiminin tasfiyesi gerekir. Bu tasfiye işlemi, TMK'nın 222-225. maddeleri arasında düzenlenen hükümlere göre yapılır. Tasfiye sürecinde, edinilmiş malların belirlenmesi, değerlendirilmesi ve paylaştırılması gibi işlemler gerçekleştirilir.

Önemli bir husus olarak, mal rejiminin değiştirilmesi talebi sadece geleceğe yönelik sonuç doğurur. Yani, geçmişte edinilmiş mallar üzerindeki haklar saklı kalır ve bu malların tasfiyesi, değişiklik kararının kesinleştiği tarihe kadar olan dönem için eski rejime göre yapılır.

Mal rejiminin değiştirilmesi davası devam ederken mahkeme, gerekli gördüğü takdirde geçici önlemler alabilir. Bu önlemler, malvarlığının korunması veya eşlerin ekonomik çıkarlarının güvence altına alınması amacıyla alınabilir.

Değişiklik kararının kesinleşmesinden sonra, yeni mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi uygulanmaya başlar. Bu rejimde her eş, kendi malvarlığı üzerinde serbestçe tasarruf etme hakkına sahip olur ve kendi borçlarından kendisi sorumlu olur.

1926 ve 2002 Türk Medeni Kanunları'ndaki Evrim

Türk hukuk sisteminde evlilik mal rejimlerinin tarihsel gelişimi, toplumsal değişim ve eşitlik anlayışının hukuka yansıması açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir. 1926 tarihli Türk Kanunu Medenisi ile başlayan süreç, 2002 yılında yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile önemli bir dönüşüm geçirmiştir.

1926 tarihli Türk Kanunu Medenisi'nde yasal mal rejimi olarak "mal ayrılığı" benimsenmiştir. Bu dönemde eşler, evlilik öncesinde veya evlilik süresince mal ortaklığı veya mal birliği rejimlerinden birini seçme hakkına sahip olmalarına rağmen, uygulamada çoğunlukla mal ayrılığı rejimi geçerli olmuştur. Bu sistem, özellikle ev içi emeğin değerlendirilmemesi ve kadınların ekonomik haklarının yeterince korunmaması nedeniyle eleştirilere maruz kalmıştır.

2002 yılında yürürlüğe giren 4721 sayılı TMK ile yasal mal rejimi "edinilmiş mallara katılma rejimi" olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik, eşler arasındaki ekonomik eşitsizlikleri gidermeyi ve ev içi emeğin değerlendirilmesini amaçlamıştır. Yeni sistem, evlilik birliği içinde edinilen malların eşit paylaşımını öngörerek, eşitlik ilkesini güçlendirmiştir.

Bu süreçte Yargıtay içtihatları ile geliştirilen "katkı alacağı" kavramı önemli bir rol oynamıştır. Evlilik süresince yapılan maddi ve somut katkıların değerlendirilmesi, özellikle 1926 TKM döneminde yaşanan mağduriyetleri gidermek için kullanılan bir araç olmuştur. Başlangıçta çalışmayan eşin katkısı sabit bir değer olarak kabul edilmezken, zaman içinde içtihatlarla bu anlayış değişmiştir.

Zamanaşımı konusunda da önemli gelişmeler yaşanmıştır. 2013 yılından itibaren Yargıtay, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra tasfiye davaları için 10 yıllık zamanaşımı süresini benimsemiştir. Bu düzenleme, mal rejiminin tasfiyesi konusunda eşlere daha geniş bir zaman dilimi tanımıştır.

Her iki kanun döneminde de eşlere seçimlik mal rejimleri sunulmuştur. Ancak 2002 TMK ile getirilen sistem, eşlerin mal rejimi seçiminde daha bilinçli kararlar vermelerini sağlamıştır. Günümüzde eşler, edinilmiş mallara katılma rejimi dışında mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejimlerinden birini seçebilmektedir.

Bu tarihsel gelişim, Türk aile hukukunun modernleşme sürecini ve toplumsal ihtiyaçlara uyum sağlama çabasını yansıtmaktadır. 2002 TMK ile getirilen düzenlemeler, özellikle kadınların ekonomik haklarının korunması ve ev içi emeğin değerlendirilmesi açısından önemli bir ilerleme sağlamıştır. Ancak, 1 Ocak 2002 tarihinden önce evli olan çiftler için yeni sistemin uygulanmaması, bazı mağduriyetlerin devam etmesine neden olmuştur.

Yargıtay Kararları ve Önemli Hususlar

Mal rejimi değişikliği konusunda Yargıtay'ın son dönemde verdiği kararlar, uygulamada karşılaşılan sorunlara ışık tutmakta ve hukuki çerçeveyi netleştirmektedir. Özellikle Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 16 Mayıs 2024 tarihli kararı, ispat hukuku açısından önemli bir içtihat oluşturmuştur. Bu kararda, taşınmazların kişisel mal olarak kabulü için soyut tanık beyanlarının yeterli olmayacağı vurgulanmış, somut delillerin gerekliliği ortaya konmuştur.

Mal rejiminin tasfiyesi sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri de usul hukuku boyutudur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 27 Haziran 2024 tarihli kararında, mal rejiminin tasfiyesine yönelik başvuruların niteliği gereği esastan reddedilemeyeceği ve kararın kaldırılmasına karar verilemeyeceği belirtilmiştir. Bu karar, tasfiye sürecinin kendine özgü yapısını vurgulamakta ve uygulamada yaşanan tereddütleri gidermektedir.

Uluslararası evliliklerde mal rejimi konusu da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29 Mayıs 2024 tarihli kararıyla açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre, evlenmenin maddi şartları tarafların milli hukukuna tabi olurken, şekli şartlar evliliğin gerçekleştiği ülkenin hukukuna göre belirlenmektedir. Bu ayrım, özellikle yabancı unsurlu evliliklerde mal rejimi seçimi ve değişikliği konularında yol gösterici niteliktedir.

Yürürlük Kanunu'nun 10. maddesi kapsamında, 1 Ocak 2002 tarihinden önceki evlilikler için mal rejimi uygulaması konusunda yaşanan tartışmalar, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla şekillenmiştir. Bu kararlarda, kazanılmış hakların korunması ile yeni yasal düzenlemelerin uygulanması arasındaki denge gözetilmiştir.

Son dönem Yargıtay kararlarında öne çıkan diğer önemli hususlar şunlardır:

  • Katkı payı ve değer artış payı davalarında ispat yükü ve delillerin değerlendirilmesi
  • Mal rejimi sözleşmelerinin şekli ve içeriği konusundaki sınırlamalar
  • Tasfiye sürecinde değerleme tarihi ve hesaplama yöntemleri
  • Edinilmiş mallara katılma rejiminde malların sınıflandırılması kriterleri

Mal rejimi değişikliği konusundaki Yargıtay içtihatları, hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkelerini gözetmekte, aynı zamanda toplumsal değişimlere de uyum sağlamaktadır. Özellikle kadın hakları ve eşler arası eşitlik perspektifinden bakıldığında, Yargıtay'ın son dönem kararlarının hakkaniyete uygun çözümler ürettiği görülmektedir.

Tüm bu kararlar ve uygulamalar ışığında, mal rejimi değişikliği konusunun dinamik bir alan olduğu ve sürekli gelişim gösterdiği açıktır. Yargıtay'ın içtihatları, hem uygulayıcılar hem de vatandaşlar için yol gösterici nitelikte olup, hukuki belirsizliklerin giderilmesinde önemli bir işlev görmektedir. Bu bağlamda, mal rejimi değişikliği konusundaki hukuki çerçevenin, toplumsal ihtiyaçlar ve adalet anlayışı doğrultusunda şekillenmeye devam edeceği söylenebilir.

0 yorum

Yorum Bırak